Kasım 19, 2008

yoksa.

gözleri durup dururken de yanabiliyor bazen insanın, bi' avuç gözyaşı dökmesi; ya da burnunun sızlaması gerekmiyor hiç üstelik.. gözleri yanan bi' varlık ne kadar dayanabilir bu acıya bilmiyorum. ellerimi kapatsam, bastırsam gözlerim üzerine, gözbebeklerimi ezicekmişim gibi hissediyorum, üstelik farkında olmadan.. "afedersin, görmedim gerçekten, bi'şeyin yok ya" cümlesinden nefret ettiğim halde, kullanmak zorunda kalacakmışım gibi.. varsın yansın gözlerimin içindeki renk, alev alev.. itfaiyeye gerek yok.. hem sanırım, şimdi çevirsem numarayı, bulunduğum yere gelmeleri epey vakit alacak gibi.. hem benim adres özürlülüğüm var, yeterince açık tarif edemem bulunduğum yeri, ve üstelik; oldukça alakasız ama, öyle hemen bulamam basitçe anlatılan bi' adresi.. benim lugatımda her sokak isimsiz, her bina kapı numarasız.. hepsi aynı.. hepimiz aynı.. hepiniz aynı.. görmek için aynalara bakmak gerekmiyor üstelik. hem görebilecek miyim, emin değilim. gözlerim de yangın var, itfaiye için oldukça geç ve gereksiz..

çokça dilime doluyorum bu sıralar bi' kaç notayı.. çığlık atmayı sevmiyorum.. ama bil istiyorum dudağımın ucunda birikenleri.. ben anlatmasam da bil, anla, tanı.. hem aynı değil miydik? sen aynı, ben aynı... tıpkı ben.. ben gibi sen..

"belki bi' gün/ ağaçlar kök salınca/ hepsi göğsüme batınca/ tek odalı kağıttan şatomda/ uyanırım belki/ yalnızken kırık yatağımda/ alışırım zamanla/ bu kadarı yeter bana hayatta/ yetinirim belki"

b e l k i..
katlanamam farklı olmaya. farklı olmana. farklı olmamıza.
b e l k i..
ağaçlar kök salıp, hepsi göğsüme batmadan daha, yıkılır tek odalı şatom; uyanamam hiç.
b e l k i..
içimdeki yalnızlık boğmaya kalkar beni, kırık yatağım kendini taşıyamaz olur ve dağılır hayat. alışamam bu dağılmışlığa.
b e l k i..
yetinemem farklı olmanla.

siren sesleri duyuyorum, çığlık çığlığa kelimeler yükseliyor içimden. ve ben çığlık atmayı sevmiorum. hiç. dilimin ucuna asılıyor bi' kelime, cümleler birikiyor dudağımda. bildin mi? bilip tanıdın mı? hiç anlamadın mı yoksa?

sen mi çağırdın elindeki hortumu taşımaya bile mecali olmayan şu adamı yoksa?